Bir bölgenin bir kentin kimliğini oluşturmasını ve ışığının çoğaltmasını sağlayan parametrelerden biri de kültürel sanatsal çalışmalardır. Bu çalışmalar sosyal belediyecilik anlayışının kalbinde yer alır. Aynı zamanda; Pierre Bourdieu Sosyoloji’sinin kavramlarından olan habitusun oluşma sürecine katkısı bu kültürel ve sanatsal faaliyetlerdir. Çiğli Belediyesi’nin 15 Ekim’de yapmış olduğu Fakir Baykurt etkinliği, kalın çizgilerle altı çizilmesi gereken bir etkinlik olmasından dolayı bu yazı ortaya çıkmış oldu. Şöyle ki: belediyenin konferans salonuna adı verilerek, bu toprakların tüm renkleri ve yüzlerini edebiyat alanına taşımış Fakir Baykurt’un her daim hatırlanmasının sağlanması gerçekten çok hoş bir durum. Çünkü ülkemizin edebiyat ve kültürel alanında bir kanon oluşturulacaksa bu kanonun içine dahil edilecek yazarlardan biridir Fakir Baykurt. Ayrıca bir döneme damgasını vurmuş ve yetiştirdiği öğrencilerle gurur duyulan köy enstitülerinin de simgesidir.
Günümüz penceresinden bakacak olursak, inanılmaz büyük bir eğitim hevesi. İsmail Hakkı Tonguç, Hasan Ali Yücel’in Köy Enstitüleri için, Haydar Ergülen’den el alarak söylersek: “kırk şair birden olsam/yazamam bir hevesi” dizeleri, köy enstitülerine yönelik çabayı daha iyi aktaracaktır. Şimdilerde yerelliğin önemi anlatılmaya daha yeni başlamışken, cumhuriyetin yeni kurulduğu yıllarda yerelde başlayan bir eğitim sistemi olan köy enstitülerin dinamiklerine bakınca bu gün mucizeymiş gibi durur karşımızda. Mucize tanımını şu yüzden hakediyor: Francis Bacon’un zihin putları adını verdiği önyargıların oluşmasını engellemiş bir eğitim sistemi. O yüzdendir Nazım Hikmet Fakir Baykurt’u okur okumaz “bu çocuk benim gibi bakıyor dünyaya” demiştir.
Etkinlik Aydınlıkevler mahallesinde bulunan Fakir Baykurt Parkı’nda başlamış Fakir Baykurt Salonu’nda yapılan konferansla sona ermiştir. Konferansa katılanlar; moderatörlüğü de yapan Yeni Kuşak Köy Enstitüleri kurucusu ve başkanı Kemal Kocabaş, Mustafa Gazalcı, Hidayet Karakuş, Alper Akçam hem Fakir Baykurt’un edebi yönüne hem de taşıdığı köy enstitüsünden ilham almış toplumcu dünya görüşü kimliğine yönelik konuşmalar yapıp anılarını paylaştılar. Fakir Baykurt’u anlamak ve anlatmak kolay bir iş değil ancak konuşmacıların bu alandaki çalışmaları etkinliğin katılımcıları için öenmli bilgiler sunmuştur.
Aslında Fakir Baykurt yazın edebiyat alanında her dönem okunan yazarlarımızdandır. Kendi anekdotlarımdan da yararlanarak anlatırsam: 70’li yılların ortalarına doğru orta okul yıllarımda Yılanların Öcü yasaklar listesine alınmış, okumam için kitabı bana armağan eden türkçe öğretmenim tutuklanmıştı ve biz o kitabı odunlukta saklamak zorunda kalmıştık. Yıllar sonra Gaziantep Islahiye’de bir dostlar sofrasında Islahiye’nin farklılığına yaptığım gözleme yönelik kurulmuş bir cümleyle kalakalmıştım:” Ee buradan bir Fakir Baykurt geçti!” Islahiye’deki Fevzipaşa Orta Okuluna sürgün edilmiş Fakir Baykurt, yanılmıyorsam 2 yıllık bir zaman diliminde o ilçe de hem iz bırakmış hem de diğer ilçelerden farklılaşmasını sağlamış. Tabi bu iz aslında yurdumuzun her yerinde varolan bir iz çünkü bu topraklardan bir Fakir Baykurt geçti bunu Çiği Belediyesi’nde yapılan bu etkinlikle daha iyi kavramış oluyoruz. Ne muhteşem bir şey, bu etkinliğe emeği geçen herkese minnettarız.
15 Haziran 1929 yılında başlayan yaşamı 10 ekim 1999’da aramızdan ayrılıncaya kadar, bize bıraktığı o güzel mirası kitapları, Goethe’nin “ışık, biraz daha ışık” demek için Fakir Baykurt okumamışları bekliyor sabırla...
2023© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.