Son zamanlarda ülkemizde birden fazla konu gündeme geliyor. Psikolojik bir süreçle karşı karşıyayız. Hepimizin stresi yüksek ve gündelik hayatımızda yaşam standartların bizler üzerindeki gerginliği oldukça fazla. İnsani ilişkilerimizde kimi zaman fazla kırılgan ya da kırıcı olabiliyoruz. Evet uzun zamandır sizlerle fikirlerimi paylaşmıyordum çünkü hayatın bize getirmiş olduğu gergin dolu anlardan bir benzerini de ben yaşıyordum. Bu gerginliğin belki bu yazıda dışa vurumunu gözlemleyebilirsiniz.
'Sen, ben ve biz'
Yazımın bu kısmında beni fazlasıyla sinirlendiren ve yaşantımın son yıllarında oldukça hassas olduğum bir konudan bahsedeceğim. Bundan tam 5 yıl önce 14 yaşımdayken bir kişi ile tanıştım. Kendisiyle siyaset yaptığımız için ve o süreçlerde genel seçim olduğu için çok fazla mesayi harcadım. Telefon üzerinden irtibat kurduğumuz bu arkadaşımla karar verdik kendisini seçim çalışmaları için yanımıza çağırdık. İlk önce hiç görüşmemiş gibi klasik, nerede oturuyorsun, nerede okuyorsun vb sorularla zaman öldürmeye devam ettik. Bu sırada da huyum kurusun takıntımdır kiminle görüşsem, tanışsam ve ya bir ortamda denk gelsek muhakkak giyim tarzına bakarım, kendi kafamda yorumlarım, üstündekileri eleştiririm. Aynı şekilde bu arkadaşım içinde kendi kafamda yorumlar yaptığım bu sırada gözüme kollarındaki sıra sıra ve farklı farklı bileklikleri gözüme çarptı. Her neyse gel zaman git zaman yakın bir dostluk bağı kuruldu aramızda. Seçim arabasında giderken telefonunu bana verdi. Kapak fotoprafında ise müzisyen olan Murat Boz'un fotoğrafını gördüm. E haliyle garipsedim bu durumu. Çünkü ilk defa bir erkek sanatçının fotoğrafını erkek arkadaşımın telefonunda görmüştüm. O sürecin yoğunluğundan mı desem yoksa henüz alacağım cevabın farkındalığına varamayacağımdan mı? Bu konuyu sorgulamadım. Yıllar geçti öğrenme ihtiyacım ile araştırmalarımda LGBTİ+ bireylerle karşılaştım. Bu konuyu idrak etmem biraz zaman aldı neticesinde 15,16 yaşlarımdayım. Her neyse ben bu arkadaşım ile artık can cinğer olmuş durumdayım, her günümüz beraber geçiyor siyaseten ben mevki kazanıyorum. Kendisi beni destekliyor, ben onu destekliyorum, kötü gün dostu oluyoruz. beraber büyük bir olay atlatıyoruz. Ve bu olay üzerine bir toparlanma süreci içerisinde bir ekip kuruyoruz ve medya camiasına adımımızı atıyoruz. Ben ise bu geçen zaman süre boyunca LGBTİ'ye saygı duymaya başlıyorum. Pandemi süresi boyunca sosyal medya üzerinden kurduğumuz medya kuruluşu ilgi görüyor, pandeminin sonlarına doğru ise normalleşme süreci başlıyor. Ben de bir yandan projeyi nasıl geliştiririm düşüncesi ile harıl harıl çalışırken kız arkadaşımı başta anlattığım arkadaşımız arıyor. Tabi hevesliyim. Şöyle yapacağız falan derken, arkadaşım duygusal bir konuşma esnasında kendisinin LGBTİ+ birey olduğunu bizle paylaşıyor. İşte o zaman anlıyorum ki sen, ben ve biz yok hepimiz bu dünyanın insanıyız. İşte o an telefonda diyorum ki 'Canım yoldaşım ben seni yargılamam sen nasıl mutluysan ben seni öyle kabul ederim'. O günden sonra benim için en hassas konulardan bir tanesi LGBTİ+ konusu oluyor. Zaten heyecanlıyız yüzyüze programlar çekeceğiz elimizde güzel bir proje var, hemen dedim ki 'Senin programın hazır. Belki tercihlerinden dolayı fazla zorluklar çekmemiş olabilirsin ama senin kadar şanslı olmayanlar olabilir. Çık kamera karşısına Türkiye'de bir ilki başaralım. İlk defa bir programı LGBTİ+ birey sunsun konukta LGBTİ+ bir birey olsun. Kendisini rahat hissettiği bir alanda özgürce konuşarak başarısını anlatsın'. Uzun lafın kısası dostlar önemli olan tercihlerimiz değil iyi niyetimiz. İnsan düşünebilmesinden bu yana çok fazla kan aktı. Çok fazla canlı bedel ödedi. Peki neden? Neden biliyor musunuz? Çünkü kişisel çıkarları doğrultusunda yaşayan insanlar yüzünden. Ve bu insanlar kendine akan sistemler kurmak istedikleri için toplumu yozlaştırarak, ilimden ve irfandan uzaklaştırarak, insanı insana kırdırarak, çıkarlarına yönelik devletler ve iktidarlar kurdular. Günümüzde de görüyorsunuz 2002 sürecinden bu yana kişisel çıkarlar sürekli halkın boynuna pelesenk olmuş durumda. Kürt, alevi, ermeni, dinsiz diyerek böldükleri yetmiyormuş gibi şimdide insanların özel hayatlarına ve tercihlerine de müdahil olmaya başlamışlardır. 19 Eylül'de bir yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüşünün amacı ise körelmiş zihniyetlerin öfkesinden prim kasmaktı. LGBTİ+ bireylerini hedef gösteren bu yürüyüşün başka bir açıklaması yoktu. Yapılan bu eylem ise çıkarlarını korumak için yapılan devlet teröröründen başka bir şey değildir. Şimdi diyeceksiniz ki neden bu kadar açık konuşuyorsun. Bu kadar açık konuşuyorum çünkü geçmişite yanan canların acısı dinmeden yeni bir acı başlasın istemiyorum. Konuşuyorum, çünkü 2011'de köyünde oyun oynayan masum çocukların bir kez daha katledilmesini istemiyorum. Konuşuyorum, çünkü bir kadın başı açık diye döverek öldürülsün istemiyorum. Bizden sonraki kuşaklara yaşanılabilir bir dünya bırakmak istiyorum. Biliyorum saltanatlar biter, diktatörler yıkılır, düzen değişir. Ama şunu da biliyorum ben yazarsam değişir, sen konuşursan değişir ve biz biz olabilirsek değişir.
2023© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.