Merhaba sayın okurlar, gündemin yoğun olduğu bu günlerde yönetilememenin ve siyasal egonun mağduru yine biz halk oluyoruz. 20 senenin tüm birikimi ile artık yönetim patlak vermeye başladığını görüyoruz. Gün geçtikçe iktidarın yaptığı hareketler ve tavırlar halka ve halkın iradesine bir hakaret boyutuna gelmiş durumda. 20 yılın vermiş olduğu bir güç zehirlenmesi ile iktidar içerisinde birkaç kişinin kişisel egosu halkın üzerinde tatmin ediliyor.
EYT bekleyen mağdur vatandaşlar Ocak ayını beklerken konunun muhatabı olan bakanımız dalga geçercesine bir muhabirin sorduğu soruya 'EYT? EYT ne?' diyerek yanıt veriyor.
Kendisinden olmayan basın kuruluşlarını ve yurttaş habercilik yapan kitleyi, doğru haber almayı hedefleyen ve fikirlerini sosyal medya aracılığı ile ifade etmek isteyen vatandaşları yasaklar ve baskılar altına almak istemesi ve bunu yasallaştırmak adına kılıfını uydurarak bir sansür yasası çıkartıyor.
Gelelim son haftanın kan donduran olayına. Tarihten bir örnek vererek bu konuya giriş yapmak istiyorum sayın okurlar. Diyor ki Musatafa Kemal, “Ey millet! İyi biliniz ki,Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır." Ve akabinde 13 Aralık 1923'de "Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması" anayasaya bir madde olarak geçiyor. (677 sayılı kanun ile). Son 20 yıla baktığımızda ise ülkemiz şeyhlerden, dervişlerden, cemaatlardan, tarikatlardan, müritlerden geçilmiyor duruma geldi. Son 20 yılda devlet içine, bile isteye sokulan Fettullah Gülen'i ve cemaatini gördük. Sonunun nasıl bittiğini ise 15 Temmuz Darbe girişimi tiyatrosu ile izledik. Ancak iktidar bu kadarıyla yetinir mi? Ne yapsın kıyamıyorlar din kardeşlerine. Ama o din kardeşleri bize kıyıyor. Son 20 yılda korkunç olaylar ile karşı karşıya geldik. İktidar öğrencilere yurt yapmaktan çekindiği için cemaat yurtlarına fon verdiği için bizim genç kardeşlerimiz mecbur kaldığı o yurtlarda katlediliyor, intihar ediyor, tecavüze uğruyor. Ama bunlar hep süpürge ile halı altına süpürülüyor. İktidar mensuplarının vakıf adı altında fonladığı, fotoğraf çekildiği cemaatler ve tarikatlar bu ülkede sapkınlık peşinde koşuyor, gününü gün ediyor olan yine bizim halkımızıa oluyor. Bu ülkede 6 yaşında bir kız çocuğu din kardeşleri olan bir müritle evlendiriliyor. Bu konu 2 yıldır biliniyor ancak Adalet Bakanı 'küçüğün rızası' diyor konu ört pas ediliyor. Olay ayyukaya çıkınca da Cumhurbaşkanı açıklama yapıyor bir kişinin suçunu din kardeşlerimize yıkamazsınız diyor. Evet değerli okurlar her şey muhalefet sayesinde, halk iradesiyle ayyukaya çıkıyor. Bu konu ile alakalı köşe yazısı yazan Değerli meslektaşım Atakan Başpehlivan'ın yazısını da okumanızı tavsiye ediyorum.
Gelelim 14 Aralık Perşembe günü yaşanan olaya.
30 Mart 2019 seçimlerinde İstanbulluların iradesi ile seçilen ancak AKP'nin itirazı ile 17 Nisan'da tekrarlanan seçim sonucu ile 2. kez AKP'nin adayı olan Binali Yıldırım'ı yenip göreve gelen İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlaması ile dava süreci başladı. Akşam saatilerine doğru 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve siyasi yasak alan İmamoğlu'na halktan, siyasilerden ve sanatçılardan kısacası toplumun her kesiminden destek açıklamaları geldi.
İlerleyen saatlerde İmamoğlu İstanbulluları Saraçhane Meydanına davet etti. Davet sonrasında halka hitap eden İmamoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ve Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş ile kürsüye çıkarak bu kararın adaletten uzak ve haksız olduğunu belirtti. Ertesi gün ise Saraçhane Meydanında 6'lı masa liderleri de bir araya geldi. Bu olay ile ilk siyasi mitingin de vesilesi oldu. Evet değerli okurlar bu karar tüm Türkiye'nin konusu haline geldi. İşin enteresan boyutu ise bu alınan hukuksuz karar bir araya asla gelmeyecek olan siyasi partileri tek bir alana toplayarak bir demokrasi mücadelesi haline gelmiş bulunmakta. Sağ partilerin ve Sol partilerin hak arayışı için bir araya geldiği sürecin tam da içerisindeyiz. Yanı sıra bu olay AKP dinamiklerini de içten patlatırken AKP'yi ikiye ayırmış durumda. AKP içerisinde siyaset yapan önemli kişiler bu karar doğru olup olmadığını tartışır haline gelmiş halde.
Siyasi atmosferin 2023 seçimlerine gittiği bu sürede iktidardan gelen bu hareket nasıl sonuçlanacak yakından takip edeceğiz. Kafamızın içerisinde sürekli yanıt aradığımız diğer soru ise 6'lı masanın cumhurbaşkanı adayı kim olacak?
Meral hanımın ilk gece yaptığı açıklamayı incelersek verdiği örnek Recep Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanı iken yaşadığı olaya atıfla neden tarih tekerrür etmesin çıkışı akıllara İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanı adayı olma düşüncelerini getirdi. 6'lı masanın kararını da etkileyecek bu olay ne gibi sonuçlar ile karşımıza çıkacak merakla bekliyoruz. Bir sonraki yazımda ise çok önemli bir gündem ile karşılaşmazsak bu konuları ele almak istiyorum.
Meral Akşener'in Cumhurbaşkanı adayı ile alakalı isteği ne?
6'lı masada Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylaşması rafa mı kaldırıldı?
6'lı masa adaylık sürecinde ne gibi şartlar ile karşı karşıya kalacak?
Bir sonraki yazımın konuları şekillenirken sizlere iyi okumalar dileklerimi iletiyorum. Umut dolu günlerde görüşmek üzere.
2023© Bu sitenin tüm hakları saklıdır.